Samsun Gezilecek Yerler Listesi Haritası En Güzel Yerler







Samsun Gezilecek Yerler Listesi Haritası En Güzel Yerler



Samsun, Türkiye'nin büyükşehir statüsündeki otuz ilinden biri ve ilin merkezi konumundaki şehirdir. Karadeniz Bölgesi'ndeki Orta Karadeniz Bölümü'nde yer alır.

Etimoloji

Şehrin Hititler döneminde Eneti adını taşıdığı düşünülmekteyse de buna dair kesin bir kanıt yoktur. Yaklaşık MÖ 670 yılında Greklerin kolonize ettiği bölgeye Perikles'in onuruna Peiraieus (Grekçe: Πειραιεύς) adı verilmiş, yapılan arkeolojik kazılarda bu döneme ait bir tarafında puhu bir tarafında da Peiraieus yazısı bulunan sikkeler bulunmuştur. Daha sonraları şehir Luvice "Ana Tanrıça'nın Şehri" anlamına gelen Amissa (ya da Amissavana) adını almış, Grekler tarafından Amisene olarak telaffuz edilen bu ad zamanla Amisou (Grekçe: Αμισού) ve Amisos (Grekçe: Αμισός) biçimlerine dönüşmüştür. Buna karşın Amisos kelimesinin aslının Luvice değil Palaca olduğu ve Hamis kökenine dayandığına yönelik iddialar da bulunmaktadır. Pontus Krallığı döneminde Amisos adını koruyan şehir Romalılar tarafından Missos olarak anılmış (kimi kaynaklarda Gnaeus Pompeius Magnus tarafından Pompeiopolis adı verildiği de savunulmaktadır), Bizans İmparatorluğu döneminde özellikle 10. yüzyıldan sonra Aminsos (Grekçe: Αμινσος) biçimine dönüşmüştür. Grekçede omega yerine omikron ile yazılan şehrin adı iki harf arasındaki benzerlik nedeniyle Latin alfabesine çeviride hatalı biçimde Amisus olarak yazılabildiğinden Batılı kaynaklarda hem Amisos hem de Amisus şeklinde kullanımlara rastlanmaktadır.

1100'lerin ilk çeyreğinde Melik Gazi tarafından Amisos'un yanına yeni bir şehir kurulmuş ve Türk akıncıları yeni kurulan kente kendi aralarında "Amisos'un yanındaki şehir" anlamına gelen İsamisos adını vermişlerdir. 1200'lerin ilk çeyreğinde Cenevizlilerin yerleştiği Amisos çeşitli kaynaklara göre Amisum, Simissi, Sinuso, Semiso ad varyasyonlarıyla anılmıştır. Aynı dönemlerde şehrin ismi Türkler tarafından صاميسون şeklinde yazılmaya ve Samisun şeklinde söylenmeye başlamıştır. İbn Bîbî'nin el-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyyesinde, Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî'nin kaleme aldığı Müsâmeretü'l-Ahbâr'da ve erken dönem Osmanlı tarihçilerinden Şükrullah'ın Behcetü't Tevârîh ile Nişancı Mehmed Paşa'nın Risâle-i Selâtîn-i Osmâniyye adlı eserlerinde kentin ismi Samisun şeklinde geçmektedir.

Kentin adını صامسون yani Samsun şeklinde yazıp okuyan ilk kişi İbn Saîd'dir. Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddin Mesud ve İlhanlı Hükümdarı Olcaytu adına basılmış sikkelerde de yer alan Samsun sözcüğü bu sikkelerde İbn Saîd'in yazdığı gibi yazılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun neredeyse tüm dönemlerinde şehrin adı صامسون Samsun olarak yazılmıştır. Özellikle de Osmanlı tarihçileri Hoca Sâdeddin Efendi ve Cenâbî Mustafa Efendi ile bundan sonra gelenler arasında bu yazım esas alınmıştır. Erken Osmanlı döneminde ise farklı kullanımlar vardı. Şehrin adı ilk Osmanlı tarihçilerinden Neşrî'nin Kitâb-ı Cihannümâ adlı eserinde hem صامسون Samsun hem de صمسون Samsun, Ahmedî'nin İskendernâmesinde heceleri ayrı şekilde صام سون Sam Sun, Oruç Bey'in Tevârîh-i Âl-i Osman'ında ise hem صمسون Samsun hem de صام سون Sam Sun şeklinde geçmektedir.

Efsaneler
Samsun adının kökeninin İbraniceden ve Osmanlı Türkçesinden geldiği hakkında iki farklı görüş vardır: İsmin İbranice kökenli olduğunu savunan görüşe göre İbrani lider Samson, Karadeniz kıyılarına kadar gelip bir kent kurmuş ve kente kendi ismini vermiştir. Diğer bir görüşe göre ise isim Nuh'un oğullarından biri olan Sam'dan türemiştir. Bu iki görüş de kanıtlanamamıştır.

İsmin Türkçe olduğunu savunan görüşe göre ise isim Osmanlı Türkçesindeki köpek anlamına gelen kelimeden türemiştir.a Kamûs-ı Türkî'de yazılışı صڭسون yani sansun olarak gösterilen kelimenin anlamı iri köpek olarak verilmektedir.a Yine Kamûs-ı Türkî'de bulunan صڭسونجی yani sansuncu ise kavga köpeklerini idare eden askerî birim anlamına gelmektedir. Nef'i'nin Sihâm-ı Kazâ hicviyesinde de "a samsun-ı muazzam a köpek" ifadesi geçmektedir. Joseph von Hammer-Purgstall'ın Devlet-i Osmâniye Tarihi eserinde ise II. Bayezid döneminde Osmanlı ordusunda zağarcılar gibi samsuncular adıyla bir avlanma birimi bulunduğu yazmaktadır. Ayrıca I. Süleyman döneminde İstanbul'da Samsun hane mesiresi adında bir mesire yeri olduğu da bilinmektedir. Fakat Samsun ile sansun, samsuncular ya da Samsun hane mesiresi arasında bir bağ olduğu ve ismin buradan türediğine dair bir kanıt bulunmamaktadır.

Tarihçe

Samsun'daki yerleşim geçmişi Eski Taş Çağı'na dek uzanmaktadır. Tekkeköy Mağaraları'nda keşfedilen ve MÖ 60.000 yılına dek uzandığı düşünülen katman, şimdiye dek Karadeniz Bölgesi'nde keşfedilen en eski yerleşimdir. Aynı zamanda Türkiye'deki en eski üçüncü, dünyada ise sekizinci yerleşim olduğu tahmin edilmektedir. Mağara yerleşiminde yaşayan bu insanlar topluluk bilinci gelişmemiş ve henüz üretici pozisyonuna geçmemişlerdi.

Karanlık çağların ardından MÖ 5000-3000 yılları arasında Anadolu'ya gelen ve Hattilerin bir kolu olduğu düşünülen Kaşkalar, MÖ 3500'lü yıllarda Mert Irmağı kenarında, günümüzde Dündartepe Höyüğü'nün bulunduğu yerde bir site oluşturmuşlardır. Höyüğün kazıları sırasında en eski yerleşimin Bakır Çağı'na ait olduğu; burada yerleşik toplulukların avcılık ve hayvancılık yaparak geçindiği, kumaş ve deri işleyebildiği; bakırdan alet, silah ve takı yapabildikleri saptanmıştır.

Kent, Kaşkaların ardından I. Murşili tarafından fethedilerek Hitit Krallığı topraklarına katılmıştır. Hitit döneminde özel bir durumu olmayan yerleşim yerinde Enetler adı verilen halkın yaşadığı ve Eneti adıyla anıldığı düşünülmektedir. Kent, MÖ 1182 civarında Hitit İmparatorluğu'nun çöküşünü takiben Frigler tarafından ele geçirilmiş ve tahrip edilmiştir. Aynı dönemde Kimmerler de Doğu Karadeniz'de yer alan kentleri yakıp yıkmışlardır. Lidya Kralı Gigis Kimmerleri yenilgiye uğratıp bölgeden kovmuşsa da bu dönemde şehir harabe hâline dönüşmüştür. Bunun üzerine eski kentin güneybatısına yeni bir yerleşim kurulmuş, tarıma elverişli zengin toprakları ve artan nüfus baskısı nedeniyle MÖ 7. yüzyılda Foçalıların ve/veya Miletlilerin ilgisini çeken bölge kolonileştirilmiştir. Denizci özelliğiyle öne çıkan Milet Pontus bölgesinde yoğun çalışma yürüterek bölgede hızlı bir kolonizasyon politikası gütmüş, zaman içerisinde bütün Karadeniz kıyılarına yayılan bir koloni ağı kurmuş, Samsun ilk defa bu dönemde ticari yönden örgütlenerek hızla gelişmiş ve ticari merkez hâline gelmiştir. Şehir yaklaşık MÖ 436 yılında muhtemelen Perikles'in Pontus seferi sırasında Athinoklis kumandasındaki ordu tarafından Atinalılarca ele geçirilmiş ve adı Peiraieus yapılmıştır. MÖ 546'da ise Lidya Kralı Kroisos ile Ahameniş İmparatoru II. Kiros arasında geçen savaş sonrası Anadolu'da Grek egemenliğinin kırılması ile birlikte şehir Pers hâkimiyetine girmiştir.

Ahameniş İmparatorluğu'nu yeniden örgütlemeye girişen I. Darius döneminde kent, Kapadokya satraplığının hâkimiyet bölgesi içine alınmış ve tiran unvanı taşıyan askerî valiler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. MÖ 331 yılında İskender'in Persleri Gaugamela Muharebesi'nde yenilgiye uğratıp Ahameniş İmparatorluğunu Makedonya topraklarına katmasıyla birlikte Samsun da Makedon hâkimiyetine girmiş, böylece kentte askerî temelli bir yönetim anlayışından tekrar demokratik yönetime dönülmüştür. İskender'in ölümüyle birlikte zayıflayan ve parçalanan Makedonya'dan bağımsızlığını ilân eden bölgelerden biri de I. Antiohos liderliğindeki Seleukos İmparatorluğu olmuş, Samsun MÖ 315'te bu devletin idaresi altına altına girmişse de kısa süre sonra Ariobarzanis ya da II. Mithridatis döneminde Pontus Krallığı toprakları içerisine sokulmuştur. VI. Mithridatis'in döneminde kraliyet ikâmetgâhı olarak kullanılan Samsun'da geniş bir imar hareketi başlatılarak şehir önemli bir gelişme kaydetmiştir. MÖ 63 yılında Romalı general Lucius Licinius Lucullus lejyonlarıyla Amisos, Sinopi ve Trebizond'u ele geçirmiştir. Lucullus tarafından ele geçirilen şehir bir gün boyunca yağma edilse de bütünüyle yıkılmaktan kurtarılarak kısmen de olsa tamirat görmüş, Bitinya ve Pontus eyaletine bağlanmıştır.

Samsun MÖ 48 sonlarına doğru Gnaeus Pompeius Magnus ve Jül Sezar'ın arasındaki çekişmeyi fırsat bilen Pontus kralı II. Farnakis tarafından kuşatılmış, Roma'ya sadık kalmak isteyen kent dirense de düşmüş ve halk Pontus ordusunca kılıçtan geçirilmiştir. Tekrar Pontus egemenliğine girene kent bir yıl sonra gerçekleşen Zela Muharebesi'nde muzaffer olan Roma ordusu tarafından bir kez daha alınmıştır. Samsun ise Roma Cumhuriyeti'ne olan bağlılığından dolayı hür şehir olarak tanımlanmış ve vergiden bağımsız, kendi kendini yöneten bir kent olarak devlete bağlanmıştır. Jül Sezar'ın suikaste uğramasının ardından kurulan ikinci triumvirlik döneminde Marcus Antonius'un hâkimiyet sahasında kalan ve Pontus Polemoniacus eyaletine bağlanan şehir Augustus'un hâkimiyetine girdiğinde tekrar serbest şehir ve Roma'nın müttefiki olarak ilân edilmiş, sonraları Galatya eyaletine bağlanmıştır. 111-113 yılları arasında Samsun valisi olan olan Plinius'un İmparator Trajan'a yazdığı mektuptan şehrin yerel bir meclis tarafından kendi yasalarıyla yönetildiği öğrenilmektedir. Samsun, 2. yüzyılın sonlarından itibaren hür şehir imtiyazını yavaş yavaş kaybetmeye başlamış olup merkezî yönetime daha bağlı bir yönetim anlayışı gelişmiştir.

Geleneksel anlatıma göre Andreas'ın bizzat ziyaret ettiği şehir henüz 1. yüzyılda Hristiyanlaşmış; 303-305 yıllarında Diocletianus'un imparatorluğu sürerken bu dinin takipçilerine yönelik zulümler diğer yerlerde olduğu gibi Samsun'da da kendini göstermiş, Galerius'un iktidarında da baskılar sürmüştür. Bu durum Roma İmparatorluğu'nun 395'te bölünmesiyle birlikte sona ermiş, doğu topraklarına hükmeden ve resmî din olarak Hristiyanlığı benimseyen Bizans İmparatorluğu'nun hâkimiyet bölgesinde kalan Samsun Hristiyan bir şehir olarak varlığını sürdürmüştür. İeroklis'in 6. yüzyıla tarihlenen Sinekdimos adlı eserinde Samsun, Pontiki piskoposluğunun Helenopontos eyaletine bağlı bir sahil kasabası olarak tanımlanmaktadır. I. Justinianus dönemiyle birlikte Armeniakon eyaletine bağlanan şehir, Orta Bizans döneminde Paflagonya ile Armeniakon themalarının kuzey sınırını oluşturmaktaydı. Geniş hinterlandı, iç kısımlardan gelen tahıl ürünleri ve bol zeytin hasadı nedeniyle Konstantinopolis ile Kırım arasında bir ara liman görünümünde olan şehir ayrıca Pontos Polimoniakos eyaleti ile yapılan denizyolu ticaretinin üssü olarak önemli liman kenti konumunu korumuştur.

Mutasım'ın emriyle 863 yılında Malatya Emiri Ömer bin Abdullah şehri ele geçirilip yağmalasa da şehir tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir. Samsun, 9. yüzyılın ikinci yarısında, 10. yüzyıl boyunca kommerkion ve ihracat merkezi olarak kalmıştır. Tarihî Grek şehri olan Samsun 11. yüzyılın ikinci yarısında Türklerin Küçük Asya'ya girmesi ile yoğun Ermeni göçü almış, 13. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren anlaşma yolu ile Ceneviz Cumhuriyeti egemenliğine bırakılmıştır. Bu dönemden itibaren kent bir ticaret kolonisi olarak yaşamaya devam etmiştir.


Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında Anadolu'ya giriş yapan Türk ailelerinden olan Dânişmendliler Orta Karadeniz'e doğru akınlar yapmaya başlamışlar ve 1150 ya da 1155'te Sivas Emiri Nizâmeddin Yağıbasan komutasında Amisos'u da kuşatarak Dânişmendliler Beyliğine dâhil etmek isteseler de başarısız olmuşlardır. Bunun üzerine Melik Gazi mevcut kentin yanına "Amisos'un yanındaki şehir" anlamına geldiği düşünülen İsamisos adında yeni bir yerleşim kurmuştur. Böylece günümüz Samsununu oluşturan antik Amisos ile hemen yanındaki İsamisos adında iki farklı şehir ortaya çıkmıştır. Samsun Kalesi'ni inşa eden Dânişmendlilerin tahkim ettiği İsamisos, 1178 yılında II. Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına katılmıştır. 1228 yılında I. Andronikos Samsun ve Sinop limanlarını yağmalasa da I. Alâeddin Keykubad sefere çıkarak bölgede otoriteyi sağlamıştır. 1230'ların ikinci yarısında patlak veren Babaî Ayaklanması Samsun'da da taraftar bulmasına karşın devlet kısa zaman içerisinde bölgedeki egemenliğini yeniden tesis etmeyi başarmıştır.

Bir hafta sürdükten sonra 3 Temmuz 1243'te sonlanan Kösedağ Muharebesi sonucunda Moğol İmparatorluğu'na bağlı bir devlet hâline gelen Anadolu Selçuklu Devleti II. İzzeddin Keykâvus, IV. Kılıç Arslan ve II. Alâeddin Keykubad'ın üçlü yönetimiyle yönetilmeye başlamıştır. Samsun II. Alâeddin Keykubad'ın yönetim bölgesi içerisinde yer almış, onun ölümünden sonra ise bölge IV. Kılıç Arslan'a kalmıştır. 1260 yılında Trabzon İmparatorluğu tarafından işgal edilen kent kısa süre içerisinde tekrar Türklerin hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Samsun, Canik mıntıkasının idaresi için Moğollarca görevlendirilen Mücîrüddin Emîrşah'a bağlı olan Nizâmüddîn Yahyâ ve yine ona bağlı olan Rükneddin Rahad tarafından idare edilmekteydi. Moğolların en önemli limanlarından biri olan Samsun 14. yüzyılın ortalarında Eretna Beyliği'ne geçmiş, Alâeddin Eretna'nın ölümünden sonra başta Kubadoğulları Emirliği olmak üzere Canik beylikleri arasında sık sık el değiştirmiştir. 1395 yılında Candaroğulları Beyliği'nin elinde bulunan Samsun kısa bir süreliğine Kadı Burhâneddin Devleti tarafından ele geçirilmiş, Kadı Burhâneddin'in ölümünün ardından 1398 yılında I. Bayezid Samsun'u Osmanlı topraklarına katmış ve Bulgar çarının oğlu İskender'i vali tayin etmiştir. Hristiyanların bulunduğu eski Samsun'a ise Ceneviz ile barış içerisinde bulunulması nedeniyle dokunulmamıştır.

1402'de I. Bayezid'in Ankara Muharebesi'nde Timur'a yenilmesi sonrası Fetret Devri'ne giren Osmanlı Devleti'nin zayıflığından yararlanan Kubadoğulları tekrar Samsun'da hâkimiyet kurmuşlardır. Timur'un atamasıyla Amasya çevresinde emirliğini ilân eden Mehmed Çelebi ise Kubadoğlu Ali Bey'i bozguna uğratarak Taşanoğlu Ahmed Bey'i Samsun valisi olarak atamıştır. 1414 yılına kadar Osmanlı himâyesindeki Taşanoğulları Beyliği tarafından yönetilen Samsun, Kubadoğlu Ali Bey'in oğlu Kubadoğlu Cüneyd Bey tarafından kuşatılmış ve ele geçirilmiştir. Kubadoğlu Cüneyd Bey daha sonra Osmanlı padişahından af dilemiş, bunun üzerine vali olarak makamında bırakılmıştır. Kastamonu Emiri Celâleddin Bayezid'in oğlu Candaroğulları Beyi Hızır Bey, Kubadoğlu Cüneyd Bey'i öldürterek Samsun'u işgal etmiş, daha önce çelebi sanıyla anılan fakat padişah olunca I. Mehmed adıyla tahta oturan Osmanlı padişahı bölgenin tamamen devlete bağlanması için Biçeroğlu Hamza Bey'i görevlendirmiştir. Amisos'a saldıran Biçeroğlu Hamza Bey, şehirde çıkan yangına rağmen tüm imkânlarıyla şehri savunan Cenevizlilere karşı muvaffak olarak Amisos'u ele geçirmiştir. Amasya Valisi Murad Çelebi ise Hızır Bey'in elinde bulunan Samsun'a yönelmiş, Hızır Bey kenti rızaen Osmanlılara teslim etmiştir. Böylece farklı kaynaklara göre 1416 ya da 1419 yılında Osmanlı hâkimiyeti altına giren Amisos ile İsamisos ilk kez aynı siyasi çatı altında yer almıştır. İki şehir birleştirilerek Canik adıyla Rum eyaletine bağlı bir sancak olarak Osmanlı idari yapısında dâhil edilmiştir.


Osmanlı egemenliğinde geçen 15, 16 ve 17. yüzyıllarda önemsiz bir iskele kentine dönüşen Samsun, bu dönemlerde çevre bataklıklarda imâl edilen kendir ve halatlar ile savaşlarda orduya erzak yardımı yapması dışında unutulmuş bir kent görünümündeydi. Bu nedenle de birçok kez eşkıya saldırılarına maruz kalmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı İmparatorluğu'nun elinden çıkınca Karadeniz'deki Osmanlı hâkimiyeti son bulduğundan şehrin ticareti de iyice gerilemiştir. Şehir bu dönemde Trabzon eyaletine bağlanmıştır. Osmanlı devrindeki en zor zamanlarını 17. yüzyılda yaşayan şehir, III. Mehmed'in saltanatı sırasında Kazakların saldırısına uğramış, büyük zarar görmüştür. Zamanla halkın kenti terk etmesiyle Samsun nüfusu 1642 ve 1643 yıllarında köy düzeyine kadar inmiştir.

19. yüzyıl ortalarından itibaren Samsun, tütün ekiminin yaygınlaşması ve buharlı gemi ticaretinin Karadeniz'de de başlaması ile tekrar gelişmeye başlamıştır. Şehrin ticari ve ekonomik potansiyeline bağlı olarak nüfusu da günbegün artmıştır. Tekrar Karadeniz kıyısının önemli transit limanlarından biri konumuna gelen Samsun zengin bir ticaret kenti görünümüne girmiş, 1869 yılında çıkan büyük yangın ile şehrin neredeyse tamamı yansa da Fransız bir mimara yaptırılan plânlama neticesinde plânlı bir şekilde yeniden imar edilmiştir.

Bir Helen imparatorluğu kurma ülküsünü güden Megali İdea'nın somutlaştırılması yolunda verilen mücadele nüfusunun neredeyse yarısını Rumların oluşturduğu Samsun'da da verilmiş olup buna ilk defa Amasya Metropoliti Germanos Karavangelis'in 1908'de örgütlediği Rum çetelerinin faaliyetleriyle birlikte rastlanmaktadır. Rumlar Megali İdea yolunda yalnızca silahlı mücadeleye girişmemiş, ekonomik alanda da çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Ekonomik açıdan şehrin güçlü tarafı olan Rumlar, dönemin Samsun Şehremini Papasoğlu Yorgaki Efendi'nin de desteğiyle çeşitli yollarla Türklerin elindeki tütün tarlalarına el koymuş, satın almış ya da tefecilik yoluyla ele geçirmişlerdir.I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun hasmı olan Rus İmparatorluğu 28 Mayıs ve 10 Haziran 1915'te Karadeniz kıyısındaki diğer Osmanlı liman kentleriyle birlikte Samsun'u da bombalamıştır. 1916 yılında tekrar saldıran Ruslar bu sefer Samsun Limanı'nı hedef almış, 25 Mayıs 1917 tarihinde de Romanya Krallığı'na ait uçaklar kent üzerinde denetim uçuşları yapmışlardır. Rus bombardımanlarıyla geçen yıllarda Rum çetelerinin faaliyeti azalsa da tamamen durmamıştır.

I. Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun imzaladığı Mondros Mütarekesi ülkenin her yanını işgale açık hâle getirmiştir. Mütarekeyi takip eden süreçte Osmanlı hükûmeti toplumsal huzuru ve toprak bütünlüğünü yeniden sağlama siyasetini yürütmek isterken Karadenizli Rumlar ise katliam ile karşı karşıya olduklarını iddia edip toprak talep ediyorlardı. Rumların bu siyasi çalışmaları Batı dünyasında etkili olmuş ve Anadolu'daki Rum ve Ermenilerin yardıma muhtaç olduğu algısını yaratmış; Yunanistan Krallığı, Karadeniz'deki asayiş sorununu gerekçe göstererek bölgenin işgal edilmesini talep etmiştir. 9 Mart 1919 tarihinde 15. Tümen Kumandanı Mustafa Asım Bey ve Samsun Mutasarrıfı İbrahim Ethem Bey'in şehirde sıkıyönetim ilân etmesiyle 200 kişilik Britanya askerî müfrezesi tarafından Mondros Mütarekesi şartları gerekçe gösterilerek şehir işgal edilmiştir.

30 Nisan 1919'da 9. Ordu müfettişliğine atanan ve bölgede asayişin sağlanmasıyla görevlendirilen Ferîk-i Sânî Mustafa Kemal 19 Mayıs günü Samsun'a ulaşmıştır. Görevinin gereklerini yerine getirmeye koyulan Mustafa Kemal bazı incelemelerde bulunmuş; bu incelemeler sonucunda Rum çetelerinin Müslüman halka saldırdığı, yerel yöneticilerinse dış devletlerin de duruma karışmasıyla bu olaylara müdahale edemediği kanısına varmıştır. Bunun üzerine Canik mutasarrıfını görevden alarak yenisini atamış ve bölgede oluşan karışıklıklara yabancı askerlere aldırmaksızın doğrudan müdahale etmesini emretmiştir.

Mustafa Kemal'in Samsun'dan ayrıldıktan sonra başkanlık ettiği Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi'nin ortaya koyduğu millî heyecan Samsun'da da etkisini göstermiş ve Samsun Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. 7 Mayıs 1920'de Samsun'a gelen Şefik Avni Paşa 15. Tümen kumandanlığını üstlenmiş ve Büyük Millet Meclisinin yardımlarıyla tümen yeniden silahlandırılmıştır.10 Temmuz 1920'de kurulan Umûr-ı Bahriye Şubesine bağlı olarak Samsun Bahriye Muhafız Müfrezesi kurulmuş ve Rum çetelerine karşı mücadele etmeye başlamıştır. Rum çeteleri ile Samsun Bahriye Muhafız Müfrezesinin şiddetli çatışmalara girdiği 1921 ilkbaharında Türk çete lideri Topal Osman da Samsun'a gelmiştir. Britanya ve Fransa güçlerinin şehirden çekilmesiyle birlikte Rum çetelerine karşı Samsun Bahriye Muhafız Müfrezesi, Topal Osman ve 15. Tümen büyük bir karşı saldırı başlatarak Türk köylerine saldıran çetelere büyük darbe vurmuşlardır. İlerleyen dönemde Kaymakam İsmail Hakkı Bey ve sonrasında Cemil Cahit Bey tarafından devralınan tümen Samsun çevresindeki Rum çetelerini büyük oranda imha etmiştir. Rum çetelerinin çoğunun yok edilmesinden ve dağıtılmasından sonra Samsun İstiklâl Mahkemesi yargılamalara başlamıştır. Samsun Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti, kentte tehlikenin sona ermesiyle birlikte 30 Ağustos 1921'de Saathane Meydanı'nda miting düzenlemiştir. Mevcut durum hakkında konuşmalar ile bilgilendirmelerin yapıldığı miting müftünün duasıyla sona ermiş ve Ankara Hükûmetine bağlılık telgrafı çekilmesi kararı alınmıştır. 6 Ocak 1922'de ise Samsun Türk Ortodoks Cemiyeti Ruhani Lideri Papa Atnas tarafından Samsun'a davet edilen Türk Ortodoksları Ruhani Lideri Papa Eftim'in de katılımıyla bir bildiri okunmuş ve Türk Ortodokslarının Ankara'ya bağlılığı açıklanmıştır. Aynı yıl Samsun Ermenileri de bir bildiri ile İstanbul Ermeni Patrikhanesi ile ilişkilerini kestiklerini ve Ankara'ya bağlı olduklarını duyurmuşlardır.

7 Haziran 1922 tarihinde sabaha karşı Georgios Averof ve Kilkis zırhlıları, panter sınıfı iki muhrip, iki yardımcı kruvazör ve dört küçük mayın tarayıcı gemiyle Yunan filosu Samsun açıklarına gelmiştir. Savunma önlemleri alan Samsun Bahriye Muhafız Müfrezesi ve 10. Tümen siperlere cephane yığmaya başlamış, sahile topçu bataryaları yerleştirilmiştir. 15.30'da başlayan ve iki saat süren bombardıman şehrin özellikle sahil kesimine ağır tahribat vermiştir. Bombardımandan sonra toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi 12 Haziran ve 16 Haziran 1922 tarihli toplantıları sonucu bütün Karadeniz sahilini savaş alanı ilân ederek bölgedeki Rumların tehcirine karar vermiş ve 1921'den beri uygulanan Samsun tehcirleri adı verilen zorunlu göçler sistematik hâle gelmiştir. 10. Tümen Tugay Kumandanı Kurmay Kaymakam Hafız Zühtü Bey'in de Çarşamba ve Ünye civarındaki çeteleri temizlemesiyle Samsun ve yöresi Rum çetelerinden tamamen temizlenmiştir. Türk zaferiyle birlikte Megali İdea ülküsü tarihe karışmış, batı cephesindeki 15. Tümen Samsun'a dönmüş ve 10. Tümen dağıtılmıştır.


Osmanlı döneminde ve cumhuriyetin ilk aylarında yaklaşık olarak günümüz Samsun il sınırlarını kapsayan idari birim Canik adıyla bir sancak, sancağın merkezi ise Samsun kazasıydı. Millî Mücadele'nin sonlanması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilânı ile Türkiye sınırları içerisinde kalan Canik de sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine Samsun adıyla il statüsü kazanmıştır. 1923 mübadelesi ile şehirdeki Rumlar Yunanistan'a göç etmiş, Rumlardan boşalan yerler ise mübadillere tahsis edilmiştir. Günümüzde Yunanistan'ın Üşekdere belediyesine bağlı Yeni Amisos, Preveze iline bağlı Yeni Samsun adında yerleşim yerleri bulunmaktadır.

Cumhuriyetle birlikte il olan Samsun il merkezi hâricinde Bafra, Çarşamba, Havza, Terme ile Vezirköprü olmak üzere beş farklı ilçeye bölünmüştür. Cumhuriyet öncesinde de var olan bu idari birimler dışında ilk olarak 1 Haziran 1928 tarihinde Ladik'in ilçe yapılmasıyla Samsun'daki ilçe sayısı altıya yükselmiş; 1934'te Kavak, 1944'te de Alaçam ilçelerinin kurulmasıyla şehirdeki toplam ilçe sayısı sekiz olmuştur. 19 Haziran 1983 tarihinde kabul edilen 3392 numaralı kanun ile de Salıpazarı, Asarcık, Ondokuzmayıs ve Tekkeköy ilçeleri kurulmuştur. 9 Mayıs 1990'da kabul edilen 3644 numaralı kanunla ise Ayvacık ve Yakakent adında iki ilçe daha kurulmuştur. 2 Eylül 1993 tarihinde kabul edilen 504 numaralı kanun hükmünde kararname ile büyükşehir belediyesi kapsamına alınan Samsun'un merkez ilçesi de büyükşehir ilçesi statüsü almıştır. 6 Mart 2008'de 5747 numaralı kanun ile Atakent, Kurupelit, Altınkum, Çatalçam ve Taflan beldelerinin birleşerek Atakum beldesine katılmasıyla Atakum; Gazi ve Yeşilkent beldelerinin İlkadım'a katılmasıyla İlkadım adında bir ilçe kurulması ve Canik beldesinin de ilçe yapılması karara bağlanmıştır. Bu değişiklik ile büyükşehir ilçeleri Atakum, İlkadım, Canik, Tekkeköy olarak belirlenmiştir. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile de 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları ile eşitlenmiş, merkez ilçe kavramı kaldırılmıştır. İlçelerin ardından gelen alt idari birim mahalle olup mevcûden il genelindeki 17 ilçeye bağlı olarak toplam 1.247 mahalle bulunmaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından 1950'li yıllara kadar demiryolu atılımı yapılan Samsun'da bu yıllarda karayolu ağına öncelik verilmeye başlanmıştır. 1928'de elektrik santralinin hizmete başladığı şehrin merkezî su şebekesine kavuşması 1929 yılını bulmuş, ilk doğalgaz ise 2005 yılında verilmiştir.


Gezilecek Yerlerin Listesi Haritası,Yapılacaklar,Tarihi,Müzeler,Kaleler,Sahiller,Kumsallar,Tatil Yerleri,Kiliseler,Plajlar,Doğal Güzellikler,Doğa,Mağaralar,Tüneller,Görülmesi Gidilmesi Yapılması Gereken Yerler Şeyler,Tatil Şehir Turist Gezi Rehberi,Samsun


Facebook'ta Paylaş



    insta    fb    Site Haritası